Anasayfa  

  Osmanlı zabıtlarında 'Ermeni tehciri'  / Oral Çalışlar

Teknolojik gelişim bize yeni boyutlar açıyor: Osmanlı Meclis-i Mebusanı'ndaki 1915 olaylarına ilişkin görüşme tutanaklarına rahatça ulaşmak mümkün. 1915’e ilişkin tartışmalar derinleşerek sürüyor... Aslında, eğer istenirse, kendi kaynaklarımızdan ne olduğunu araştırarak öğrenebiliriz. Her şeyin bir yerlerde kaydı bulunuyor...
Fransız parlamentosunda “Soykırımı reddetmek suçtur” şeklindeki bir yasanın az sayıda milletvekilinin (577’nin yalnızca 77’si oylamaya katıldı; onların da bir kısmı karşıoy kullandı) desteğiyle kabul edilmesi, ülkemizdeki psikolojiyi yeniden karıştırdı. Fransızların bu noktadaki tutumlarının etik olmaktan daha çok siyasi olduğu anlaşılıyor.
‘Ermeni sorunu’ dünyada gündeme geldikçe, Türkiye’deki iç tartışma da karmaşıklaşıyor. Bazı kesimler, yalnızca iç kamuoyundaki bir kesimi tatmine yönelik söylevler vererek bir toplumsal psikoloji yaratmaya çalışıyorlar. Yer yer, tuhaf bir Batı karşıtlığı havası esiyor... Bütün bunlar, tarihsel gerçeklerden kopuk ve dünyadaki değişimden uzak durumda olan bazı insanların ‘havaya girmesinden’ başka bir sonuç üretmiyor.
‘İttihatçı katliamı’
Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda yapılan tartışmalardan bazı kesitler aktaracağım. Dönemin Meclis-i Ayan (senatonun karşılığı) üyesi, eski vali ve dahiliye nazırı (içişleri bakanı) ve de İttihat Terakki’nin ‘artçı kabinesi’ olarak bilinen Ahmet İzzet Paşa hükümetinde Şûra-i Devlet (Danıştay) başkanı olarak görev yapan Reşit Akif Paşa, 21 Kasım 1918 günü Ayan Meclisi’nde 1915 dönemini ele alan konuşmasında şunları söyler: “25-30 güne vasıl olmayan (İzzet Paşa) kabine(sin)deki yakın dönemdeki hizmetinde öğrendiğim bazı gizli şeyler vardır. Bu cümleden olmak üzere tuhaf bir şeye tesadüf ettim. Bu tehcir emri resmi olarak mahut Dahiliye Nazırı (Talat) tarafından verilmiş, vilayetlere tebliğ edilmiş. Bu resmi emri takiben ise çetelerin koşup melun vazifelerini yerine getirmeleri için Merkez-i Umumi (İttihat Terakki yönetimi) tarafından uğursuz emirler her yöne tamim (emir) olunmuştur. Binaenaleyh, çeteler meydan almış ve mukatale-i zalime (zalim katliam) yüz göstermiştir. (Meclis-i Ayan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, İçtima senesi 5, Cilt 1, Ankara TBMM Basımevi, 1990, s.117, aktaran Ayhan Aktar, Türk Milliyetçiliği, Gayrimüslimler ve Ekonomik Dönüşüm, İletişim Yayınları, 2006, s.85) Aynı celsede Müşir Osman Paşa ise şunları ifade eder: “Bendeniz itikad ediyorum (inanıyorum) ki, zulmedenler bizim İttihat ve Terakki komitecileridir. Türk milleti değil, Osmanlı milleti de değil...” Benzer görüşler, o dönemde Halide Edip’ten Refik Halit Karay’a kadar birçok milletvekili ve aydın tarafından da dile getirildi. O zamanlar olaylar sıcağı sıcağına biliniyor ve daha gerçekçi bir şekilde algılanıyordu. Ret ve inkâr ise daha sonra ağırlık kazanmaya başladı.Nâzım’ın dizeleri
Nâzım, ‘Hapisten Çıktıktan Sonra’ adlı, dört bölümlük uzun şiirinin ikinci bölümünü oluşturan ‘Akşam Gezintisi’ başlıklı dizelerinde şunları yazmıştı: “Bakkal Karabet’in ışıkları yanmış/Affetmedi Ermeni vatandaş/Kürt dağlarında babasının kesilmesini./Fakat seviyor seni,/Çünkü sen de affetmedin,/bu karayı sürenleri Türk halkının alnına.”
Nâzım’ın uzun şiirindeki bu dizeler, Fazıl Say’ın 2001 yılında bestelediği ve Genco Erkal’ın seslendirdiği ‘Nâzım’ isimli eserde yok olup gitmişti. Ermenilere yapılan katliamın “Olanlar sadece karşılıklı bir çatışmaydı”ya indirgenmesi gibi, Nâzım’ın dizeleri de unutturulmak istendi.
2015’e dört yıl kaldı. Bu büyük katliamda yaşamlarını yitiren Ermeni yurttaşlarımızı sevgiyle, kaybedilmiş bir kültürün, bir halkın acısıyla anabiliriz. Büyük hedefleri olan bir ülkeye yakışan, komşularının ve dünyadaki halkların duygularını önyargısız bir şekilde paylaşabilmektir.

23 Aralık 2011 (Yukarıdaki makale gelawej.net sitesinden aktarıldı)